“Türkler geliyor”, sözü bir sevincin, bir kurtuluşun, mutluluğa kavuşmanın terimi oldu Osmanlı tarihinde. Birileri son yüz yılda bu deyimi kendine göre değiştirmiş olsa da…
Aslında bu “Türkler geliyor” sözü hala geçerliliğini koruyor. 1996’da Sibirya yollarındaydım. Uzak bir istasyonda çekik gözlü, Kıpçak Türkçesi konuşan“siz nerelisiniz” dedim. “Çin sınırında ki Doğu Türkistan’danız” dediler. Ben de kendimin Türkiye’den olduğumu söylediğimde ağlayarak boynuma sarıldılar. “Sizi hep bekliyorduk” dediler! birileri indi. Konuşmalarından merak ettim,
Umreye giden bir grup arkadaşım orada ki bir Bangladeşlinin “siz ne zaman gelecek ve orta doğuya huzur, Osmanlıda ki gibi getireceksiniz” demişti.
Geçenlerde Suriye’nin baş şehri Şam’a gittik. Şam’da ki Emevi caminin imamlarından birisi namaz sonrası çaya davet etti. Ve Osmanlı’nın dünyaya huzur getirdiğini ve yine bütün milletlerin bu huzuru beklediğini gözyaşları içinde bize anlattı. Bu ve benzeri olayları dünyanın dört bir yanında yaşayan Türkiye sevdalıları arkadaşlarımız anlatıyor.
Herkes gibi ben de Türkçe Olimpiyatlarını gözyaşları içinde seyrettim. Kaosun, siyasi bunalımların, menfaatperestliklerin arttığı şu günlerde, böyle bir moral ve motivasyona ülkemizin çok ihtiyacı vardı. Bu programın icra ettiği gerçek başarının yanında, Ortadoğu krizinin insanlarda ki yaşama sevincini azalttığı şu günlerde milletimize yeni bir heyecan ve ümit verdiğini düşünüyorum. Üzülen ve büzülen yüreğimize yeniden sevgi ve umut kardelenleri ektiğiniz için size iki dünyada sonsuz teşekkür ediyorum.
Türkçe olimpiyatlarının güzelliğini, organizasyonun neredeyse kusursuz oluşunubaşka bir gönül gözü ile herkes söylemiştir. Diyecek bir şey yok tabi ki ama ben meseleye bakmak istiyorum.
Türkler yeniden geliyor. Bu geliş savaşa, kine değil, bu geliş ilk geliş gibi.
Evet, Türkler geliyor. Gelişleri 5 kıtada sevgi olmuş, hem dünyayı hem milletimizin ümit ağacını kurumaktan koruyor. Bu geliş, bir hüzün bekleyişi olup ıhlamurların çiçek açtığı zamanı beklememizi hatırlatıp vefa oluyor. Bu geliş, Anadolu’nun yeniden kendine gelişini hatırlatıyor. Bu gelişte dalgalara karşı direnen, yıkılmayan kepezleri hatırlatıyor.
Ve bu gelişle diriliyor bütün dünya ile yeniden. Dirilip “barışı” haykırıyoruz dünyaya, Mevla’m dert vermişse dermanını da vermiş diyen bir aktif sabrı hatırlıyoruz. Ayrılık türkülerimizin bizi olgunlaştırdığını, yüreğimizi odlarla dağladığını düşlüyor ve gurbet ellerdeki hüzün motifli hocamıza bir kez daha dualar gönderiyoruz.
Övez’in ustaca stand-up şovu, siyah gözlerde umudu arayan Türkmenistanlı kızın iç çırpınışları, merhum Adem Tatlı’nın minicik çocuğunun masumiyetine döktüğümüz göz yaşlarımız, Meclis başkanımızın içli konuşmaları ve siyaset adına özlü itirafı, bizi büyülü bir dünyada sanki cennetten bir anı yaşattı.
Yüreğimiz tarihle beraber yeniden dirildi, yeniden ümitlendik. Kanatlandık, önden giden atlılar olmaya söz verdik kendi kendimize, öğretmenine söz veren Mozambikli kardeşimizle beraber, biz de söz verdik. Ve ıhlamurlar çiçek açmadan “Türkler geliyor nidasının sevgiye bürünmüş olarak bütün dünyayı kapladığını” gördük.
5. Türkçe olimpiyatı yeni bir çığır ve dönüm noktasıdır. Dünya görüyor ve biliyor artık. Türkler yeniden geliyor. Hem bu geliş diğerlerinden de yürekten. Daha bir özlem, daha bir bizce ve daha bir sevgi dili ile…
Ben şimdi gözümü gökyüzüne diktim, dünyanın 100 den fazla ülkesinde “sevgi istek ve özlemle” Türkler geliyor diyen insanlığın ırmak şırıltısı kadar güzel seslerini dinliyorum. Uzatılan elimizi tutan ve sevgi bekleyen bütün dünyaya yüreğimizi, canımızı ve malımızı ortaya koyarak yedi baştan ahd-u beyanla “evet” diyoruz.